Bayram keyfini yaşayamayanlar
Nerede o eski bayramlar diyeceğiz, yine öf, pöf çekenler olacaktır.
Kim ne derse desin, kim ne düşünürse düşünsün, pek çok şey gibi eski bayramların da artık tadı tuzu yok.
Çok yıllar önce tüm negatif enerjiler bayram öncesinde bırakılır, bayram coşkusu yediden yetmişe coşkuyla kutlanır, bayram sonrasında da “Nerede kalmıştık?” diye yola devam edilirdi.
Hem milli hem de manevi bayramların dokunulmazlıkları vardı ve her şeyin üzerinde olurlardı.
Peki ne oldu da bu hale geldik, bayram eşittir tatil oldu?
Bayram öncesi, bayram sonrası kavramlarının yerini tatil öncesi, tatil sonrası kavramlar aldı?
“Değişmeyen ne kaldı ki?” diyenler mutlaka olacaktır.
Örneğin biz eski biz miyiz?
O, bu, şu, her şey eskisi gibi mi?..
Sosyolojik değişimler, bileşik kaplar gibidir.
Seviye hep birlikte çıkar, hep birlikte iner.
Herhangi bir konuda öne çıkmanız yetmez, diğer alanlardaki dibe vurmalar, en iyileri de aşağı çeker!..
Yani, düne dair, özlemini duyduğumuz ve yakındığımız ne varsa, kabahatliyi hiç uzakta aramayın. Çuvaldızın en büyüğünü önce kendimize batıralım.
Bırakın diğer ayrıntıları, sınav odaklı eğitim sistemiyle tüm değerlerimiz yerle bir edilirken, kaçımız bu sisteme su taşımaktan vazgeçip, yanlışa dur dedik?..
Keyifli bayramlar
En büyük zenginlik, para ve güç değil, insan biriktirmektir ve bayramlar, bu zenginliğimizi test ettiğimiz, en önemli günlerdir. Çalan her kapı zili, çalan her telefon ya da gelen her mesaj, bu zenginliğimizin en önemli göstergesidir.
Daha nice dostluklara ve daha nice zenginliklere diyoruz… Bayram öncesi zordu, bayram sonrası daha da zor olacak gibi gözüküyor.
İşte bu yüzden, dünü dünde, yarını da yarında bırakıp bugünü yaşamaya bakın. Yoksa, kendinizi yorduğunuzla kalırsınız. Çünkü sizi yoranların, emin olun ki hiç umurunda değilsiniz! Umurunda olsalar, sizi, bizi, hepimizi böylesine yorarlar mıydı?..
Bugün kimileri çifte bayram yaşıyor olacak, kimileri de derin üzüntü. Örneğin atama bekleyen öğretmenler, örneğin seçimde aradığını bulamayanlar, işsizler, denklik mağdurları, ücretli öğretmenler, emekliler ve daha niceleri.
Sakın ola bayram sohbetlerinde bu konulara girmeyin, bir dokunursunuz bin ah işitirsiniz.
Hem onun hem de sizin bayramınız zehir olur.
Bazen hayatı durdurmak, topu taca atmak gerekir, işte tam da onu yapın, bayramı bayram tadında kutlayın. Diğerinin hiç kimseye bir yararı olmaz. Özellikle de mağduriyetin her türlüsünü yaşayanlara.
Onların bugünlerde morale, müjdeye, motivasyona ihtiyaçları var. Umarız tüm beklentileri bayram sonrasında fazlasıyla gerçekleşir…
Zor günler!
Her şey gibi bayramları da sıradanlaştırdık. Daha da önemlisi, yarın, bugünleri de arayacak noktaya gelmeyelim.
Bayram denildiğinde, o da ne ki diyenler çıkarsa hiç şaşırmayalım.
Milli ve manevi değerlerden bu kadar uzaklaşmanın muhtemelen onlarca sosyolojik nedeni vardır.
Aslında, kabahatli aramaya da hiç gerek yok, bu noktaya, adım adım ve hep birlikte geldik.
Dini bayramlar böyle de milli bayramlar farklı mı?
Gelinen nokta, kentleşmenin getirdiği bir modernleşme mi yoksa eski heyecanları yaşatacak hoşgörü ortamının giderek yok oluşu mu?
Kafalar karmakarışık.
Üniversitelerimiz keşke bir ara bu tür konuları da inceleseler. Sonuç ne çıkarsa çıksın tüm bayramlar, onun ya da bunun değil, hepimizin. Onu her daim yaşatacak olanlar da bizleriz…
Her şeye rağmen yüzünüzden gülücük, evinizden misafir, telefonunuzdan arayanınız hiç eksik olmasın.
Özetin özeti: Eminiz ki bayram sonrası bayram öncesinden çok daha güzel olacaktır. Olmalı da. En azından beklentimiz ve temennimiz bu yönde…